Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsrail’de gündemde olan ezan yasağı yasa tasarısı ile ilgili olarak endişelerini İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin’e ilettiğini belirterek, “Bu yönde parlamentoda bir karar alınması bir yandan, böyle bir tartışmanın varlığı deha akıl ve vicdan dışıdır. İsrail Parlamentosunun aklı selimle hareket edeceğine inanıyorum Ezan bir çağrıdır. Dolayısıyla bu çağrıyı engellemeniz sıkıntılara neden olacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan WOW Otel’de düzenlenen Parlamentolar arası Kudüs Platformu: Kudüs ve Sürecin Problemleri Sempozyumu’na katıldı.
“Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak yalnızca Filistinli çocukların görevi değildir”
Konuşmasında Kudüs’ün önemini ve İslam dinindeki yerini anlatan Erdoğan, “Sizler Filistin’de yarım asırdır süren işgalin davacısı ve takipçisi olarak buraya geldiniz. Temsil ettiğiniz milletlerin vicdanının sesi olarak İstanbul’dasınız. Bir barış hak ve huzur davasının savunucuları olarak İstanbul’a geldiniz. Ben hepinize bu kutsal davaya omuz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Birincil kıblemiz Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak, yalnızca sıkılı yumruklarından ve elindeki taşlardan başka silahı olmayan Filistinli çocukları görevi değildir. Kudüs’ü korumak tüm Müslümanların karşılıklı vazifesidir. Kudüs Hz. İbrahim, Hz İsak, Hz Yakup, Hz, Yusuf, Hz Musa, Hz İsa gibi nice peygamberin vatanıdır. Kudüs İbrahimi dinlerin tevhid geleneğinin müşterek mukaddes mekanıdır. Kudüs uzlaşma ve esenlik yurdudur. Bütün insanlığın aynası olan Kudüs, miraç hadisesi ile biz Müslümanların arşa açılan kapısıdır. Bu şehrin manasını Üstad Nuri Pakdil ne güzel ifade ediyor. ‘Kalbimin bir yarısı Mekke, diğer yarısı Medine, üzerinde bir tül gibi Kudüs vardır’” diye konuştu.
“İslam alemini yaralayan bu tablo değişmedikçe, coğrafyamızda daimi huzur olası değil”
Filistinli çocukların ve kadınların yaşadığı zorluklara uyarı çeken Erdoğan, “Bir çocuk düşünün. Her gün namlusu kendine çevrilmiş silahları gölgesinde okula gidiyor. Bir genç düşünün. Geleceğe dair hayalleri beton duvarların soğukluğunda, dikenli tellerin vahşiliğinde kayboluyor. Bir bayan düşünün. Yıllarca gözü gibi baktığı el emeği çeyizleriyle donattığı evi bir anda buldozerlerle üstüne yıkılıyor. Bir baba düşünün. Sudan sebeplerle çocukları hapse atılıyor, evlatlarının geleceği çalınıyor. Bir halk müziği düşünün. Yüzyıllardır kendi öz yurtlarında horlanıyor, parya muamelesi görüyor. Filistinli çocukların, gençlerin, kadınları, babaların derhal her gün yaşadıkları hayat budur. Filistin’de her gün kendini her yerde eden bir zulüm ve baskı düzeni vardır. Maalesef bu haksızlık bütün dünyanın gözü önünde, sayısız BM kararlarına rağmen yarım asırdır katmerlenerek devam ediyor. 1 milyar 700 milyonluk büyüklüğe sahip İslam aleminin içini yaralayan bu tablo değişmediği müddetçe, coğrafyamızın kalıcı huzura kavuşması muhtemel değildir” şeklinde konuştu.
“BM’ye karşın güven sorunu, DEAŞ gibi sapkın akımlara istismar zemini sunuyor”
Bölgede yaşanan pek fazla gerilimin temelinde Filistin meselesinin olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Alınan BM kararları maalesef bu haksız durumu gidermeye yetmedi. Çünkü hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun geçerli olduğu mevcut küresel sistemde bu kararların hiçbiri uygulanamıyor. 1948 yılından bu yandan Filistinli kardeşlerimize yönelik zorlama politikaları devam ediyor. Ben Filistin meselesinin BM Emniyet Konseyi için bir turnusol kağıdı işlevi gördüğüne inanıyorum. Filistin gibi hayati bir konuda senelerdir aldığı kararları hayata geçirmekten aciz bir kurumun, günümüz meselelerine çözüm bulgu ihtimali yoktur, bunu beklemeyin. Bu şart bilhassa Müslümanlar nezdinde uluslararası sisteme karşı büyük bir güven kaybı oluşturdu. BM Emniyet Konseyi gibi çatı kuruluşlara yönelik bu güven sorunu, DEAŞ gibi sapkın akımlara istismar zemini sunuyor. Dini kavramları kendine maske yapan terör örgütlerinin en kullanışlı söylemleri Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı zulümdür. Lüzum İsrail yönetimi, lüzum uluslararası kamuoyu, işgali durduracak adımlar atmak yerine, gerilimi tırmandıracak politikalar yöneliyor. İşgal ortamından yiğitlik bölge yerleşimcilerin, Filistinlilere yönelik gitgide artarak pervasızlaşan saldırılar bunu en çarpıyı örneği. Bırakın Filistinlilere bu cins baskılar yapılmasını, tarihi olarak kendilerine ait toprakların iadesi için gereke adımları atılması gerekir” ifadelerini kullandı.
“Böyle bir tartışmanın varlığı dali zihin ve vicdan dışıdır”
Son dönemde büyüyen Harem-i Şerife yönelik eylemlere ve ezan yasağı yasa tasarısına uyarı çeken Erdoğan, şunları söyledi;
“Müslümanların ibadetlerini kısıtlaya, Harem-i Şerif’in kutsiyetine hasar veren mütecaviz eylemlere gürültüsüz kalamayız. Kudüs’te üç dinin tanrısal mekanları var Fakat Harem-i Şerif sadece Müslümanlara aittir. İlanihaye böylece kalacaktır. Bilhassa yakın dönemde ezan konusunda yaşanan tartışmaları son derece tehlikeli buluyorum. Bu yönde parlamentoda bir karar alınması bir yana, böyle bir tartışmanın varlığı zeka fikir ve vicdan dışıdır. Ötekileştirmeyi derinleştirecek, din ve inanç hürriyetini ayaklar aşağıda alçak bu tartışmanın kimseye faydası yoktur. Bu stil bir kullanım sadece Filistinlileri değil, bütün Müslümanları rencide etmektedir. Bölgemizin yeni gerilimlere değil, barışa katkı maddesi sağlayacak hamlelere ihtiyacı vardır. Bu konuda endişelerimizi, böyle bir tasarının yasalaşması halinde ne cins tehlikeli sonuçlara sebep olacağını dağıtılmış kanallarda İsrailli yetkililere ilettik. Önceki gün ülkesindeki yangınların söndürülmesi için yaptığımız yardımlara teşekkür etmek için şahsımı araya İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin’e bu hususu açıklama ettim. İsrail Parlamentosunun aklı selimle hareket edeceğine inanıyorum Ezan bir çağrıdır. Dolayısıyla bu çağrıyı engellemeniz sıkıntılara niçin olacaktır. İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak bu meselenin de yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz”
“Arşivlerimizdeki Kudüs tapularını Filistinli kardeşlerimize verdik”
Oradoğu’da daimi barışı karşılamak için 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve baskın bir Filistin devletinin kurulması gerektiğinin altını çizerek, “Bunun için uluslararası toplumu Filistin’e verdiği desteği arttırması şarttır. Filistin devletini tanıyan ülkelerin sayısın hali hazırdaki 137’nin çok üzerine çıkarmalıyız. BM’deki 193 ülkenin tamamının on yıllardır işgale karşı mücadele veren Filistin’i tanıması bir insanlık vazifesidir. Filistin’nin uluslararası kuruluşlarda İsrail ile benzer şeklide temsilcilik edilmesi yönündeki çabaları arttırmalıyız. Buradan Filistin’i az önce tanımamın tüm ülkelere bu adımı atma çağrısında bulunuyorum. Müslümanlar olarak bu tür incelemeler yanına, Kudüs’teki binlerce takvim tarihi mirasımızın da üstüne titremeliyiz. TİKA’nın Kudüs’teki kardeşlerimizin evlerini restore etmesini de kıymetli bir adım olarak görüyorum. Arşivlerimizdeki Kudüs tapularını Filistinli kardeşlerimize verdik. Bu suretle ilk kez vakıflar olmak üzere mülkiyet konusundaki çalışmaları için ihtiyaç duyulan tarihi belgeleri kendilerine sağlamış olduk. Filistinli kardeşlerimize yönelik asistan olamaya karşın çalışmaları arttırmalıyız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Müslümanlar’ın Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı yeteri kadar ziyaret etmediğini belirterek, “henüz kıymetli kardeşim İsra suresinin bir bölümünü okudu. Rabbimiz Mescid-i Aksa’nın etrafının nurlandırdığını ve bereketlendirdiğini beyan ediyor. Hz. Peygamber efendimiz ise ‘Yolculuk oysa şu üç mescitten biri için yapılır. Benim mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa’ buyurarak Müslümanlara açık net bir gaye gösteriyor. Kimi kardeşlerimiz İsrail sınırlamaları nedeniyle Mescid-i Aksa’yı ziyaret edemiyor olabilir ama böyle bir manisi olmadığı halde Mescid-i Aksa’ya gitmeyenleri yadırgıyorum. Filistinli kardeşlerimizin bizden beklentileri maddiyat yok, onların ihtiyacını hissettikleri en büyük husus Müslümanların kendileri ile dayanışma sergilemesidir. Filistinli kardeşlerim şunu söylüyor ‘lütfen buralara gelin, siz gelince işgalciler yalnız olmadığımızı görüyor’ Müslümanların ömürlerinde bir kez kesin Kudüs’ü ziyaret ederek Filistinli kardeşlerimize yalnız olmadıklarını hissetmeleri rica ediyorum. Gitmediğiniz yer sizin değildir. Mehmet Akif diyor ancak ‘Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde, bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu. Varıp eşiğine alnını koydum, benzeri bir yer altı nehri çağlıyordu. Gözlerim yollarda bekler dururum, Nerde kardeşlerim diyordu bir ses. Birincil Kıblesi benim yüce Nebi’nin, unuttu mu bunu acaba cümbür cemaat. Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde götür Müslümana selamlama diyordu. Dayanamıyorum bu ayrılığa, kucaklasın beni İslam diyordu’ Gerek fiziksel, gerek manevi olarak Kudüs’ü kimsesiz koymamalıyız. Bizler işte ona nerede kardeşlerim dedirtmemeliyiz. Barışma ve adaletle 400 yıl Kudüs’e hizmet etme bahtiyarlarına nail olan bir ecdadın torunları olarak inşallah bizler bugüne dek olduğu gibi, bundan sonradan da tüm desteğimizi Kudüs’e vermeye devam edeceğiz. Ihtiyaç duydukları daima Filistinli kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Filistin’i ayağa kaldırmak için, Mescid-i Aksa’yı boynu bükük koymamak için var gücümüzle çalışacağız" ifadelerini kullandı.
İsmail Coşkun - Volkan Kayalar
sizlere dogruhaberler2016.blogspot.com farkıyla sunulmuştur
EmoticonEmoticon