Demirören açıkladı! Fatih Terim gidecek mi?


Türkiye Futbol Federasyonu Yıldırım Demirören, Arda Turan'ın Fatih Terim'le antrenmanda prim konuşması yapmasının hatalı olduğunu belirtirken, Burak Yılmaz'ın prim almadığı yönündeki açıklamaları yalanladı. Demirören hem, Terim'le yola devam edeceklerini de sözlerine ekledi.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Yıldırım Demirören, A Spor'da katıldığı bir canlı programda gündeme dair merak edilen konularda önemli açıklamalarda bulundu. Demirören'in açıklamaları şöyle:

"Iyice gerçekleri söyleyeceğim"
"Başta hoş geldiniz diyorum. Programımızı yaptığımız kütüphanemiz rahmetli Hukuk Başmüşavirimiz Faruk Baştürk anısına yapıldı. Kendisini buradan anmış olalım. Heyecanlı değilim şu an. Alıştığımız şekilde tekrar basının karşısındayız. Biliyorum ki kamuoyunun beklediği bir çok cevap var. Keza kamuoyu kavga da bekliyor bunu da biliyorum. Ama ben adamakıllı gerçekleri söyleyeceğim. Bunu herkes bilsin…
2000 yılında Beşiktaş kulübünde futbolun içine girdim. 2004'ten, 2012'ye dek Beşiktaş'ta başkanlık yaptım. Fazla hoş tecrübelerin yanında fazla acı tecrübeler de yaşadım. Gördüğüm en manâlı şeylerden birisi de şu ama; her dakika çıkıp konuşmak en büyük kusur. Oysa burada özeleştiri yapabilirim. 2 büyük gazetenin sahibi olmama rağmen irtibat konusunda hatalarımız oldu. Gereken iletişimi kuramadık."

"Geldiğimizde milli ekip dünya sıralamasında 50'ler civarındaydı... Bugün ise 18-20'ler sıralamasında"
Riva, Türkiye ve dünyadaki en güzel tesislerden bir adam başına. Bu büyük projeyi hayata geçirerek en düşük 15 milyon liralık tasarruf yaptık. Hakemlerimiz, hocalarımız, takımlarımız burada kaldı; eğitim aldı; idman yaptı. Biz göreve geldiğimiz zaman Türkiye Futbol Federasyonu'nun 240 milyon liralık bütçesi vardı. Bugün bu sayı 602 milyon liraya ulaşmış durumda. Yani biz geldiğimizde 80 milyon dolar olan bütçe; 300 milyon dolar civarına çıktı. Yan ancak bu büyük artma; başta kulüplerimize yansıdı. Bu rakamlara basit ulaşmadık. Yaptığımız tasarruflar da bu rakama ulaşmamızda büyük rol oynadı. Göreve kazanç gelmez Türkiye Futbol Federasyonu'nu, turizm acentelerine para ödemekten kurtardık. Turizm acenteleriyle çalışmayı bitirdik. Nitelikli ve işini haberdar olan arkadaşlarımızı göreve getirdik. Biz göreve geldiğimiz vakit ulusal takımımız dünya sıralamasında 50'ler civarındaydı… Ama bugün 18-20'ler sıralamasına yükseldi. Göreve kazanç gelmez ne yaptık? Türkiye'nin en kayda değer teknik direktörlerinden bir tanesini göreve getirdik. Kendisine Türkiye Futbol Direktörü görevini teslim ettik. Türkiye'de büyük bir hata var. Federasyonlar; ulusal takımın veya hakemlerin başarısına ya da başarısızlığına endekslenmiş durumda. Bu bence içten bir yaklaşma değil. Bu durum değişmeli."

"Hakemlerin performansı çok manâlı"
"Hakemlerin performansı fazla manâlı. Jaap Uilenberg'den sonra dünyanın en kayda değer hakemlerinden birisi olan Roberto Rosetti'yi göreve getirdik. Hakemlerimiz bundan böyle profesyonel ayla geldi. Bunları yaptık ve daha iyilerini de yapmaya devam edeceğiz. Ilk söylediğim yere geleyim… Türk Ulusal Takımı geçen sene fazla başarılıydı. Avrupa Şampiyonası'na gittik. Lakin bu bizim başarımız değildi. Hocamız ve futbolcularımız başarılıydı. Bizim doğrusu alakamız yoktu."

"Yakında yeni yayın ihalemiz geliyor"
"Yakında yeni yayın ihalemiz geliyor. İhale kanunen 20 Kasım'da başlamış olması gerekiyor. O zamana dek neticeleneceğini ümit ediyoruz. 6 tane çok manâlı aktör bu işte beraber çalışıyor. Kulüpler birliğiyle bir komisyon kurduk. Yarın saat 16.00'da 18 kulübümüzün başkan ve başkan yardımcılarıyla bir araya geliyoruz. Bugüne değin neler yaptığımızı anlatacağız kendilerine. Kulüpler Birliği ile her şeyi paylaşacağız. Onların da görüşlerini alarak A paketi ve B paketini oluşturacağız. Burada benim temennim ihalenin 600 milyon dolar civarında sonuçlanmasıdır. İnşallah bu rakamlara ulaşacağımızı tahmin ediyoruz."
Kulüpler Birliği Komisyonu faaliyetlerine devam ediyor. Toplantıları beraber yapıyoruz. Kulüpler Birliği'nin oluşturduğu takım; bizim ekibimiz, başkanlar ve idare kurulumuz her zaman birlikte görüşüyoruz. Yayın ihalesini kulüplerin organize etmesi konusunu destekliyorum. Fakat önemli olan Türkiye'deki futbol kafasının bu özel idareye alışması lazım. Kulüpler Birliği bu işi aldığında kavga haline dönüşmemesi gerekli. Kulüpler Birliği'nin organize etmesi için kanunun değişmesi gerekiyor."

"14 tanıdık olmayan kuralında kulüplerimiz yardımcı çıktı"
"14 tanıdık olmayan kuralında kulüplerimiz yararlı çıktı. Bu karar çıkmadan önce sahaya çıkan tanıdık olmayan sayısının ortalaması 5.5'tu. acilen 6.5 civarında. Demek ki 1 oyuncu artmış. Milli ekip tarafından bakarsak da genç oyuncularımız yurt dışına gidiyor. Hocamız bu durumdan çok memnun. İnşallah hem kulüpler, hem ulusal takım bu durumdan hep böyle mutlu olur.
Yayın gelirindeki payımızı yüzde 12'den yüzde 4'e çektik ve feragat ettik. Oysa burada şöyle bir durum var. Biz senede 60 milyon lira BAL Ligi'ne yardım yapıyoruz. Yani amatör kulüplerimize büyük bir katkımız var. Payımızı indirirken BAL kulüplerinin bakanlığa bağlanması şartını koştuk. Yayınlama gelirindeki hakkımızdan vazgeçerek profesyonel kulüplerin, TV gelirlerini de arttırmış olduk."

"Süper Lig'de çoğu takım puan silme cezasında direkten döndü"
"Bizim öncelikli hedefimiz kulüplerimizin gelirleri dek masraf yapmaları, borçsuz olmaları. Biz geldiğimizden beri en büyük risk devam ediyor; bitmedi. Borçlanma büyük sorun. Buna karşılık toparlanan çok kulübümüz var. En büyük risk 1. Lig takımlarımızda… Biz geldiğimizden beri bu işte ne dek katı duracağımızı anlatmaya çalıştık. Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi? TFF 1. Lig'de parasal şartlara uymadıkları için bir fazla takımın puanını sildik. Süper Lig'de çoğu takım puan silme cezasında direkten döndü. UEFA'ya giden veya gitme ihtimali olan kulüpler takip ediliyor. Bütçelerini dengelemezlerse yarın hiç ummadığımız takımlar bile Avrupa'ya gidemeyebilir. Manâlı olan taraftara oynayıp transfer gerçekleştirmek değil; uygun harcamalar gerçekleştirmek. Maalesef kulüplerimizin bir takım gelirleri Avrupa'ya nazaran yüzde 10 civarında. Belirlenmiş kulüpler yüzde 70'e yakın kombine satarken diğerleri yüzde 10 satıyor. Bu şart çok sıkıcı. Dengesizlik var. Bu dengesizliği ortadan uyandırmak için elimizden geleni yapıyoruz."

"1. Lig TRT'den canlı olarak yayınlanacak"
"Bu hafta sonu inşallah TRT'den canlı olarak 1. Lig yayınlanacak. İhalenin devamıydı bu işlem. 6 haftada çözebildik süreci. Yayınlar yine başlıyor fazla şükür. Ilk günden beri bu sorunu çözmeye çalışıyorduk zaten. Ben, yönetimim ve hocam her şeyin farkındayız. Kimin ne seziş operasyonları yapmaya çalıştığının farkındayız. Kurallar var ve adapte etmek zorundayız. Genel kurul beni güvendiği için seçti. Biz bu kuralları yerine getirdik ve TRT'ye verdik maçları. Beni çok kulüp aradı. Onlara '3-4 haftaya çözülür' dedim. 6. Haftada çözüldü. Yayınlama hakları bu sezonun sonunda bitiyor. Maçların yayınlanmasından ötürü fazla mutluyuz."

"Seyirci sayımız 6 bin küsürlerden 9 bin küsürlere çıkmaya başladı"
"Tribünlerin doluluğu konusuna yanıt vermek için göreve ilk başladığımız güne dönelim. E-Bilet ve Passolig emniyet açısından oluşmuş bir organizasyon… Ilk başlarda istemediğimiz seyirciler stada gelmedi. Statlar boştu. Lakin baktığımız zaman 3 sezondur seyirci ortalaması artıyor. Seyirci sayımız 6 bin küsürlerden 9 bin küsürlere çıkmaya başladı. Kademe aşama yükseliyor. Ne oldu bunun karşılığında? İstemediğimiz taraftar grupları, herkesin rahatsız olduğu kitle maça gelmiyor. Biz gelmeden evvel saha kapanıyordu; bayan seyirciler maça geliyordu. Biz bunları kaldırdık. Şu lahza statları bölüm birim kapatıyoruz. Yetersiz yanlar var mı? Var. Hukuk sistemi tam çalışmıyor. Kolluk kuvveti değiliz çünkü. Küfür edenler, olay çıkartanlar kolluk kuvvetleri tarafından alınıyor lakin bir yaptırımı yok. Acilen kişilere değin gelecek bu cinayet… Bölüme uyguladığımız cinayet fazla önemli. Stat dolarsa 80 karakter bir yerden bahsediyoruz. Dolmazsa 30-40 kişi… Fena tezahürat yapanlar; diğer seyirciler kadar uyarılmıyor. Bundan Böyle şartlar değişti. Medeniyet arttı. Futbola olan sevgi arttı. Futbol bir şov oyunu. Bir keyif oyunu… İnşallah bu oranlar artarsa yanlış yapan kişileri de ihbar ederek temizleyebiliriz. Avrupa'da bu sistem böyle. Bu fikir yapısına gelirsek bunların tümü çözülecek. Eleştirmek çok kolay. Ama başa dönün. Stat kapatmalardan bu noktaya geldik. Teknoloji ve hak ilerledikçe tek kişilere dek düşecek cezalar. Deplasmanda seyirci ceza alırsa gelecek deplasmanda cezasını çekiyor. Evinde çekmiyor artık. Süre alıyor bir takım şeyler."

"Kulüplerimizin borç batağı içine girmemeleri gerekiyor"
"Gelirler arttıkça borçlar da artıyor. Bunu aramızda konuşuyoruz. Kulüplerimizin buna fazla uyarı etmesi lüzum. Her takım sahaya başarı için çıkar. Kulüplerimizin borç batağı içine girmemeleri gerekiyor. Kulüp başkanlarımız 2 yıldır bu algıyı yakalamaya başladı. 1. Lig yayınlanmamasına rağmen kulüplerimizin yayın gelirlerini ödedik. Digitürk ödemelerde 3-4 ay geriden geldi. Biz buna rağmen ödemeleri aksatmadık. Biz aldığımızda TFF kredi kullanırdı. Biz bugün nakdi 100 milyon lira civarında döndürür ülkü geldik. Eskiden bu rakamlar 3 milyon lira civarındaydı. Beni tanırsınız. Her türlü eleştiriye açığım. Bu eleştirilerden ders çıkartırım. Bir şeyi bilmemek ayıp değil; öğrenmemek ayıp. Fakat hürmet çerçevesinde eleştirileri kabul ederim. Benim ailemi ve kişiliğimi tenkit içine katmayacaklar. Çünkü ben de herkesin nasıl yaşadığını biliyorum. Yarın kitap yazdığımda inşallah her şeyi anlatırım."

"15 Temmuz gecesinden ders almalıyız"
"Kulüplere verilen cezalar caydırıcı yok. Ama statü bu şekilde. Çok söylemler var. Kulüp başkanları camialarını gözetmek adına izah etme yapıyorlar. Bu hataları ben de yaptım zamanında. Bu açıklamaları dilim döndüğünce başkan arkadaşlara anlatmaya çalışıyorum. Başkanların verdiği her ifade aşağılara dek iniyor ve taraftarı geriyor. Türkiye'de 2 önemli unsur var. Siyaset ve futbol… Futbolun başkanı, yöneticileri, futbolcular çok manâlı aktörler… 15 Temmuz gecesinden ders almalıyız. Yenikapı ruhunun futbolda da bitmiş ön plana çıkması gerekiyor."

"Ziraat Kupası finalini Avrupa'da oynatabiliriz"
Ziraat Türkiye Kupası'nda eleştirilerde bir azalma var. A Spor ve ATV ekibine teşekkür ediyorum. Bizim yaptığımız sistemle Ziraat Türkiye Kupası'nın yayınlanması basit bir meslek değil. Futbola verdiğiniz takviye için teşekkür ediyorum. Acemi takımları da katarak futbolu bütün Türkiye'ye yaydık. Bir şehrin takımı yoksa amatör de olsa bir takımı kesin katıyoruz. Yayın gelirlerini paylaşıyorlar. Biz de 5 milyon lira veriyoruz kulüplerimize… Şikayetler de azalmaya başladı. Türkiye Kupası büyük bir meta. Bir niyetimiz var. Gelecek yıl Ziraat Türkiye Kupası Finali'ni Avrupa'da oynatabiliriz. Düşüncemiz bu. Türklerin yoğun olduğu bir yerde gerçekleştirmek istiyoruz. Idare toplantısında görüşeceğiz bu konuyu…"

"Arda'nın antrenmanda konuşması hataydı"
"70 milyonun duasıyla Selçuk'un şutu gol oldu. Fazla kötü zamanlardan geçti ulusal takım… Prim konusuna değinelim… Portekiz örneğini veriyor cümbür cemaat. 3 beraberlikle çıktılar. Biz galibiyet almamıza rağmen çıkamadık. Portekizliler'in aldığı üstünlük primi çok konuşuldu. Geçen Avrupa Şampiyonası'nda yüzde 30 havuza atıyorduk, yüzde 70 başarıya endeksliydi. UEFA'dan gelen parayı bu şekilde kullanıyorduk. Yüzde 30'a göre dağıtıldı prim sistemi. Hiç umulmadık bir anda ekim ayında Türkiye 3 maçta 1 puan almıştı. Tekrar bugüne aynı bir koşul vardı. Kimse beklemezken ekim ayında Türkiye finallere katıldı. O günkü şartlarda biz arkadaşlara 500 bin Euro prim verdik. O sevinç buna değerdi. Bu rakam tartışılabilir. Katılmayı yargı edersek FIFA'dan gelecek paranın bir kısmını dağıtacağız arkadaşlarımıza… Federasyon bütçesinin yüzde 7'si zamanında prim olarak dağıtıldı. 15 milyon euro civarında Hiddink'e verildi… Verilebilir. O günkü federasyon bunu takdir etmiş. Kimseyi eleştirmiyorum. Ekim ayında primlerin kime ne değin verildiği belliyken bugün neden tartışılıyor? Ve yanlış tartışılıyor… Prim başarının bir ödülü. Bu kazanan olanda da var, güya finale çıkanda da var. Bu alışkanlık haline gelmiş. Milli oyuncuya prim verilir mi? Bunu tartışalım. Vermeyelim. Her Zaman beraber karar verelim; vermeyelim. Başarısızlığı prime bağlamayalım fakat… Biz hayatımızda 3 kez Avrupa Şampiyonası'na gittik. Prim vermeyenler her yıl katılıyor. Biz her turnuvaya katılalım; biz de vermeyelim. Bizim hedefimiz her turnuvaya gitmek. Bu hocanın görevidir. Biz Avrupa Şampiyonası'na gittik. Cümbür Cemaat şampiyonluk bekliyor. Bir durun. Her ekip bekliyor. Bunların hepsi süre gerektiren şeyler. Yatırım ve hedefi bir arada yapmamız gerekiyor. Ekim ayı itibariyle kimin ne prim alacağı belliydi. Oyuncuların tümü bunu biliyordu. Bilmemelerine imkan yok zaten… Şampiyona haziran ayında oldu. Kamuoyu da kimin ne aldığını biliyordu. Kim kaç maçta oynadı; hesap buna kadar yapıldı. Bunlar güvenli olmayan oyunlar. Bu oyunları yapanları çok iyi biliyoruz. Bu bir algılama politikası… Türkiye'de 2 şey var. Siyaset ve futbol. Hepimizi kalbinden vuran 15 Temmuz'da cümbür cemaat Yenikapı'da birleşti. Herkes haddini bilecek. Öğretmen yanlış takım kurar; eleştireceksin. Ben yanlış bir karar alırım, beni eleştireceksin. Fakat idrak operasyonuna girersen hepimizi karşında bulursun. Türkiye'de bu kavrama operasyonunu kim yapıyor; zaten herkes biliyor. Bizde prim kavgası olmadı. Emrindeki fakat bir takım kaptanı, kaptan olarak hocasıyla konuşabilir. Burada en büyük yanlış konuştuğu yerdi. Seyircilerin karşı idman sahasında konuşuldu. Bu bir hataydı. Bu hataları kendi içimizde düzeltiriz."

"Burak 467 bin lira prim aldı"
"Burak Yılmaz 1 lira prim almadığını söyledi. Başkan olarak futbolcu benim kardeşim. Cevabı vereceğim ama Burak 467 bin lira prim aldı. Son iki maçın primini almadı çünkü oynamadı. Oynadığı maçların primini aldı. 1 lira prim almadığını söylerken ola ki hata yaptı. Dekontlar bende var. Bunları çıkıp konuşmayız. Çünkü yanlış yerlere gider. Onun için diyorum az konuşmak gerekir. Bu oyunlara sevgili kardeşlerim gelmesinler. Bugün Milli Ekip'da olanlar; yarın olmaz. Olmayanlar da yarın olabilir. Belli bir organizasyonun içine bilmediğin şekilde girersen o vakit iş bize gelir. Biz müdahale ederiz. Bilmeden bazı oyuncular bu işin içine girdi. Prim kavgası olmadı. Bir kavga oldu ama yeri yanlıştı. Prim kavgası ne vakit olur? Biz ödemezsek olur değil mi? Biz ödedik primlerin hepsini. Elenmelerine rağmen ödedik… Bundan daha sonra katılım payından kesin bir yüzdeyi prim olarak dağıtacağız. Yüzdeyi yönetim belirleyecek. Maç maç prim sistemi elbette değil. Eğer turnuvalara katılırsak yüzdeyi yönetim kurulumuz belirleyecek dediğim gibi… Haddini aşıp, milli takımda priminin yetersiz olduğundan bir oyuncunun oynamadığı konuşuldu bu ülkede. Yapmayın! Bunlar çok yanlış şeyler. Burada Burak'tan Adanaspor kalecisine dek herkesin emeği var. Herkese oynadığı oranda eşdeğer prim dağıtıldı zaten."

"Avrupa Şampiyonası'na gitmek bir başarıydı"
"Avrupa Şampiyonası'na gitmek bir başarıydı. Gruptan çıkma şansımız yüksekti. Oraya gitmeyi başarı sayıyoruz. Fakat bu yanlış. Katılmayı alışılmışlık haline getirmemiz gerekli. Buraya baktığımız vakit ilk öncelikle kime yenildik? Hırvatistan'a… Üstünlük adayı… İspanya'ya yenildik. Direkt gözde. Çek Cumhuriyeti'ni yendik. Portekiz 3 beraberlikle şampiyonluğa ulaştı. Fatih hocanın şansından bahsedildi. Türkiye'de her şeyin şansa bağlanması büyük bir hatalı. Yukarı çıkmamız gerekirdi. Lakin yenildiğimiz takımlar da apaçık. Alt oysa üzgünüz. Hepimizin hedefi gruptan çıkmaktı lakin olmadı."

"Biz hocamızı 3 kez gönderdik; 4 kere geri çağırdık"
"Fatih Terim hocamızla şampiyonayı değerlendirdik. Yol haritamızı çizdik. Galatasaray'ın hocamızı istediği doğrudur. Hocamız, 'Kamuoyunda bir şeyler yazılıyor lakin benim alakam yok' dedi. İstifa konusu da konuşuldu. Hocamız fazla kibar bir insan. Biz hocamızı 3 kere gönderdik; 4 kere geri çağırdık. Hocamız bizim için fazla önemli bir insan. Ulusal takımlar koordinatörlüğü görevi dediğimiz zaman tüm Türkiye'yi geniş tabanlı olarak hocamıza bağladık. Yolumuza da birlikte devam ediyoruz."

"Hoca gitsin denmesi çözüm yok"
"Bizim artık Hırvatistan'ı da, İspanya'yı da yenecek kadroyu oluşturmamız gerekiyor. Anlatmaya çalıştığım gibi başarısızlık var evet ama orada olmak; Türkiye'yi sunmak çok önemli. Çek Cumhuriyeti maçını kazandıktan sonradan herkes açık havada dans ediyordu. Bazı şeylerden sevinç çıkartmamız lüzumlu. Oralara katıldık. Eksiklerimiz var. Her türlü fikre açığız. Fikirleri versinler her zaman beraber değerlendirelim. Lakin direkt eleştiri; hoca gitsin denmesi çözüm yok. Eleştiriler hürmet çerçevesinde olmalı.
Dünya Kupası'nda umudumuzu kaybetmedik. Son maça dek savaşacağız. Ukrayna, Hırvatistan, İzlanda... Üçüyle ilk maçını oynayan tek ekip biziz. Bizim bundan sonradan Kosova, Finlandiya ve Finlandiya maçlarımız var. 3 ekip kendi arasında oynayacak. Gidemeyebiliriz evet fakat biraz bekleyin… Onlar önce bir kendi arasında oynasınlar bakalım…"

"Teknik olarak hocamız Arda'yı edinmek istemedi"
Kadro seçimi konusunda olayları teknik ve idari olarak yarmak lüzum. Türkiye'de gençleri kadrolara sokmak istiyoruz. Bu idari kısım. Teknik olaylarla hayatım her tarafında ilgilenmedim. Çünkü bir futbolcunun hocayla problemi; başkanın işi değildir. Buna hoca karar verir. Arda Turan 6 ay Barcelona'da oynamadığı vakit milli takıma alındı. Kimse, 'Başkan bu adam niye alındı?' demedi. Benim tepkim olmaz. Hocamız nezaketen her kadro açıklanırken basına vermeden 5 dakika önce bana gönderir. O gün de o kadar yaptı; ben de hiç bakmadan 'Hayırlı olsun hocam' dedim. Anlamış olacak ki 'Bir Takım şansın dönmesi yaptım' dediği vakit fark ettim. Çünkü bakmamıştım bile. Arda'yı soruyorsunuz. Burak, Hakan Balta, Caner alınmadı. Bu koşul futbolcuları fazla etkiliyor. Şu lahza maalesef Türkiye'de futbol Arda ve Ulusal Ekip olarak ayrılıyor. Arda da bu takımın oyuncusu. Alınmayabilir oyuncular. Bunun sorumluluğunu öğretmen almıştır. Hocaya karışmak bizim işimiz değildir. Teknik olarak hocamız Arda'yı edinmek istemedi. Karar hocanındır. Bizim saygımız var. Biz yönetimle ilgili olarak bakarız. Alıp almadığı bizi ilgilendirmez. Arda ile kibir duyuyoruz. İnşallah Neymar'ı, Messi'yi keser. Yönetimsel bir şey olsaydı hocamız bizimle paylaşırdı. Sayın Ali Doğru ile beraber TRT Spor'a bağlandık. naklen yayın yaptık. Orada bugün Hırvatistan'da olan kadronun, yarın olamayacağını ifade ettik. Ben de söyledim; Sayın Ali Dürüst de söyledi. O gün bunu söyledik. Yeniden benzer şeyi söylüyorum. Arda'nın alınmama sebebini bilmiyorum. Söylenenler gerçek yok. Hocamız teknik olarak almadı. Ben de saygı duyuyorum. Bu değin tartışılacak bir konu yok. Bizler medya mensupları gibi ya da vatandaş gibi bakamayız olaylara. Geniş çerçevelerden bakmamız gerekiyor. Biz olaylara bir anlık bakamayız. Genişten bakmalıyız. 3 maçtır olmayan Arda; 4. maç olabilir. Bu teknik bir karardır. Hürmet duymamız gerekiyor. Tabiki eleştirebilirsiniz. Lakin hedefe baktığınız süre bir yerde yarışan bir takım; öteki yerde gelişen takım. Hocamız gençlere dönmüş. Bunu yapmaya çalışıyoruz zaten. Olaya takım içindeki ahenk olarak da bakın. Fazla ayrı unsurlar var. Hocamız bu kararı vermiş; hürmet duyuyoruz. Ukrayna ve İzlanda maçlarında Arda, Selçuk gibi oyuncular yoktu. Olmamalarına şaşırılmasına saygı duyuyorum. Keşke Neymar'ı geçse de mutlu olsak. Hocamız bu kararı vermiş. Saygı duymaktan diğer yapabilecek bir şeyimiz değil."

"Problemler çözülür"
"Olayı döndürüp dolaştırıp Arda'ya geliyoruz. Milli takımlara baktığınız süre oyunculara ne dememiz gerekiyor? Oyuncu alınmadığı vakit arayıp, 'Kusura bakma hoca seni almadı' dememiz mi gerekiyor? Bunlar fazla hatalı yerlere gidiyor. Yalnızca Arda'yı değil, Selçuk, Gökhan Töre, Hakan Balta'nın da arandığını varsayım etmiyorum. Hepsi kardeşimiz. Fakat yönetici arayacak diye bir şey yok. Arda'yı seviyoruz fakat arayamama sebeplerimiz var. Hocanın gerisinde iş çeviriyor durumuna düşeriz. Böyle bir seziş oluşturulur. Hocanın almadığı futbolcuyu başkan nasıl arar? Ne diyeceksiniz? Aradığımız zaman ne diyeceğiz? Tümü paha biçilmez oyuncular. Dönüp baktığınız süre hocanın gerisinde iş çevirmek oluyor bu… Benim böyle bir üretim değil. Ben bunu yapmam. Futbolcular alınmadıysa alınmamıştır. Arda da, Hakan da, Selçuk da bizler için paha biçilmez oyuncular. Biz her zaman beraber bir aileyiz. Kol kırılır yen içinde kalır. Arda'nın sakalı, Selçuk'un bıyığı var diye almayın demem. Yönetimin bir alakası değil. Hocamızın kararıdır. Hocanın kurduğu kadrolarda bizim için bir şey değişmedi. Biz hocamıza, "Bunu niçin almadın?" diyemeyiz. Bizim açımızdan gündeme getirilecek bir şart yok. 6 ay oynamayan Arda, ulusal takımdaydı. Alındığı vakit da karışmadık. Ömer Toprak alınmadığı vakit da karışmadık. Bu doğru yok. Burası kulüp yok, federasyon. Ulusal ekip için en iyi kadroyu teknik ekip belirler. Biz disiplinlik bir şart gelirse hareket ederiz. Onun haricinde disiplin konusu önümüze gelmedi fakat… Gelse herkesin haberi olurdu. Fatih Terim gibi bir marka kızdı diye bir oyuncuyu almamazlık etmez. Fatih öğretmen bunu katiyen yapmaz. Kamuoyunda kavga dışında tutmak için bir şeyler söylemeyeceğim. Yalnızca gerçekleri söyleyeceğim. Arda Turan ulusal takımda olabilir, olmayabilir, Selçuk olabilir; olmayabilir… Arda da çağrılabilir. Bizlerin bir futbolcuya yönetimle ilgili olarak büyük bir kusur yapmadıkları vakit karışma hakkı değil. Karışanları zaten yadırgıyor ve eleştiriyorsunuz. Teknik olarak oynayabiliyorsa çıkar oynar. Herkes bu takıma gelebilir. Hırvatistan'da bunu zaten söyledim. Herkes bu takıma gelebilir; gidebilir. Bu olay haline getirilmemeli. Bunu ilk gün açıkladık zaten… Besbelli bir sorun varsa çözülür. Biz arabulucuyuz diye duyuyoruz. Bir sürü ırk araya girmeye çalışıyor. Amaçları en başından beri söylüyorum. Yapılan oyunların farkındayız. Bir Takım olaylar, bazı hareketler ve bir takım şahısların yönlendirmesiyle çok büyük yanlışlar yapılıyor. Yine söylüyorum. Bu olayın farkındayız. Bunu yapmaya çalışanlar şu an siyasetin yok; futbolun üzerinden gitmeye çalışıyor. Burada gözü olan çok insan vardır. Biz de maksat haline gelmişizdir. Kimin genel kurullarda neler yaptığını biliyoruz. Hocamız yakında konuşacaktır; cevapları verecektir. Arda'ya ulusal takımın kapıları kesinlikle kapalı yok. Yönetimsel olarak böyle bir şey zaten yok. Arda gibi bir futbolcu hocamız tarafından uygun görüldüğünde çağrılacaktır. Hocamız da böyle bir şey söylemedi. 'Arda'ya kapılar kapandı' demedi. Hocamızla paylaştığımız tabii ki bazı şeyler var. Hocamla aramızda olan şeyler. Problemler çözülür. Biz çözümü bekleyemiyoruz. Biraz bekleyelim… Çözülecektir belli her şey…"

"Kim Türkiye'yi siyasette yok de futbolda karıştırmak istiyor?"
"Fatih Terim'in sözleşmesinin basında yer almasının zamanlaması bizim tarafımızdan da manidar bulundu. 2013 senesinde bu antlaşma zaten sayfa sayfa gazetelerde çıktı. Bu yeni bir şey değil. 2013 senesinde çıkmış bir şeyin o gün bitmiş çıkması fazla manidar. Personel kadromuzda çok önemli şartların değişmesi yaptık. Epey değişim yaptık. Giden birilerinden çıkmış olabilir… Buradan birisinden çıkmışsa bunu muhakkak bulacağız zaten… Sözleşme 2013 yılında çıkmış zaten. Ulusal maçtan önce çıkmış anlaşma için TFF'nin çıkardığını bile söylediler. Bana ne artısı olacak ancak? Hocamız Anadolu çocuğu… Konuşursunuz. Elinizi sıkar gider. Bizim farklı bir dostluğumuz var. Geçmişte sıkıntılar yaşanmıştır fakat dostluğumuz var çok sağlam… Herkes aramızın fena olmasını bekliyor. Ama birlik beraberlik herkesi rahatsız ediyor. Biz bir şey çıkarmadık. Eğer biri varsa bulurum. Tekrar soruyorum. Bana ne menfaati olacaktı? Hocaya ve takıma kırmak gaye. Yorumcuların hepsi bu sözleşmenin her yerde çıktığını biliyordu. Neden yönetimle teknik kadronun arasını bozmaya çalışıyorlar. Kimin ne oyunları var? Kim Türkiye'yi siyasette yok de futbolda karıştırmak istiyor? Yaptığımız şeyin nereye gittiğine uyarı edelim. Herkesi uyarıyorum.Konya'daki ulusal maçlar boyunca büyük harcamalar yapıldığı bahis edildi. Bir idrak operasyonu var. Demirören soyadı ve bu idare olduğu sürece böyle iddialar olmaz. Turizm acentelerini geldiğimiz anda kaldırdık. Şu lahza 4 birey yapıyor bu görevi… Hepiniz biliyorsunuz. Beni ve ekibimi tanıyan herkes bilir. Kusur olur lakin kasti hatalı olmaz. 2 maçın maliyeti 900 küsur bin lira… Buna her şey dahil… Güvenlik, stat masrafları da dahil. Ulusal takım, Amerika'ya gittiğinde 1 milyon dolar limuzin parası ödenmiş. Biz en son Amerika'ya gittiğimizde 10 günlük maliyet 200 bin dolardı. Lütfen özenli olalım."

"Emre Mor'u çıkarttık mesela..."
Biz Türkiye'de ilk kere Ulusal Takımlar Koordinatörlüğü görevi kurduk. Çünkü hocamıza inandık. Hocamızın kaliteli bir kadrosu var. Bu kadroyla çalışmaları yapıyor. Hocamızın milli takımla ilgili yapacağı ön alıştırma; yeni oyuncularımızın bulunması. Emre Mor'u çıkarttık mesela… Kendisini kimse bilmiyordu. Kaan Ayhan geldi yeni…"

"UEFA düzeyinde fazla hürmet görüyoruz"
"UEFA düzeyinde kişi yok; kurum olarak çok hürmet görüyoruz. Burada yöresel federasyonları topladık ve o toplantıda, 'Oy verin' diye göze çarpan ettiğimiz birey UEFA Başkanı oldu. Bugün ayrıca başta bir profesyoneli de UEFA'ya gönderdik. UEFA'da bugüne değin bir çaycımız bile yoktu. Ama şu an sayın İlker Uğur, UEFA'da bir yere geldi. İlker arkadaşımız UEFA Başkanlık Ofisi'nin müdürü oldu. Biz artık bu konumdayız. Sayın Servet Asistan da UEFA Yönetim Kurulu'nda olacak inşallah."

"Arda Kosova maçında kadroda olur mu? Buna hocamız karar verecek"
"Konuşmamızın sonuna geldik lakin hala Arda'yı konuşuyoruz; ne olur yanlış anlaşılmasın. Avrupa Şampiyonası'nda Arda başarılı mıydı? Teknik olarak öğretmen hazır görmemiş ki şu lahza almamış. Ekip olarak Avrupa Şampiyonası'nda başarılı değildik. Hedeflere ulaşamadık. Ulusal takımda kimsenin tapulu forması yok. Burada köklü değişikliklere de hazırlanmış olmamız gerekiyor. Futbolcu bir babanın oğluyum. Arda, Kosova maçında kadroda olur mu? Buna hocamız karar verecek." 

sizlere dogruhaberler2016.blogspot.com farkıyla sunulmuştur

Paylaş

Benzer Yayınlar